Trias devri dinozorların çağıydı. Paleojen dönemde memeliler yeryüzünün hakimi oldu. Pleistosen ise son buzul çağını da kapsayan milyonlarca yıllık bir süreçti.
Peki ya şu an? İnsan faaliyetlerinin etkisiyle gezegenimizin çok kritik değişimler yaşadığını düşünürsek, içinde bulunduğumuz döneme Antroposen yani insan çağı demenin zamanı gelmedi mi?
Bilim dünyasında 15 yıldır devam eden bu tartışma, sonuçları hafta başında açıklanan bir oylamayla noktalandı.
11.700 YILDIR HOLOSEN’İ YAŞIYORUZ
Jeologların halihazırda kabul ettiği zaman çizelgesine göre, 4,6 milyar yaşındaki Dünya’mız şu an Holosen çağında. Holosen’in başlangıç noktası olarak 11.700 yıl önce büyük buzulların çekilmesi kabul ediliyor.
Antroposen çağının başladığının ilan edilmesi, jeolojik koşullardaki insan kaynaklı değişimlerin Holosen’i sona erdirecek kadar şiddetli olduğu anlamına geliyor.
Bu sonuç okullarda kullanılan ders kitaplarından araştırma makalelerine ve müzelere birçok şeyin değişmesini de beraberinde getiriyor.
Ancak bunların hiçbiri yakın zamanda olmayacak zira geçtiğimiz ay 21 bilim insanından oluşan bir komitenin yaptığı oylamaya katılan uzmanların büyük bir çoğunluğu, Antroposen çağının ilanı konusunda olumsuz oy kullandı.
BAŞLANGIÇ NOKTASI ÇOK KISITLAYICI BULUNDU
2009 yılından bu yana Antroposen’i müzakere etmekte olan bilim insanlarının anlaşmazlığa düştüğü konuların başında bu dönemin başlangıç noktası geliyordu.
Daha önce yapılan tartışmalarda 20’nci yüzyılın ortasında nükleer silah testlerinin yapılmasıyla ortaya çıkan radyoaktif serpintinin Antroposen’in başlangıç noktası olarak kabul edilmesi önerilmişti.
Ancak komite üyelerinin önemli bir kısmı bu tanımın çok kısıtlı olduğu yönünde görüş bildirdi. Dahası insanların Dünya’yı şekillendirmeye başladığı nokta olarak 1940’lar, aşırı yakın bir tarih olarak görüldü.
ABD’nin 1946-1958 yılları arasında Bikini Atolü’nde yaptığı nükleer bomba testlerinden bir kare
Komitenin üyelerinden jeolog Jan A. Piotrowski, bu tarih seçimiyle ilgili olarak, “Sınırlandırıyor, belli kalıplara sıkıştırıyor, Antroposen’in tüm önemini daraltıyor” dedi. Danimarka’da bulunan Aarhus Üniversitesi’nde görev yapan Piotrowski, “Tarımın başladığı dönemde neler oluyordu? Ya Endüstri Devrimi’ne ne demeli? Peki ya Amerika kıtasının ya da Avustralya’nın sömürgeleştirilmesi?” ifadelerini kullandı.
Bir diğer komite üyesi olan Wales Trinity Saint David Üniversitesi’nden yer bilimci Mike Walker ise “İnsanın jeolojik zamandaki etkisi çok daha derin. Eğer bunu göz ardı edersek insanların gezegenimiz üzerindeki gerçek etkisini de göz ardı etmiş oluruz” diye konuştu.
‘HAYIR’ DİYENLER EZİCİ ÜSTÜNLÜK ELDE ETTİ
Oylama sonuçlarının açıklanmasının ardından, komite üyelerinin bazıları, oy dağılımına ilişkin şaşkınlıklarını dile getirdi. Zira 12 üye ‘hayır’ oyu kullanırken ‘evet’lerin sayısı 4’te kaldı. İki üye çekimser kalırken 3 komite üyesi de ne oy verdi ne de resmen çekimser olduğunu belirtti.
Öte yandan bu sonuçların nihai olmadığını savunanlar da var. Komitenin başkanı Jan A. Zalasiewicz, The New York Times’a yaptığı açıklamada, “sürece ilişkin göz önünde bulundurulması gereken bazı meseleler” olduğunu belirtti ancak ayrıntı vermekten kaçındı.
Leicester Üniversitesi’nde görev yapan jeolog Zalasiewicz, Antroposen’in ilan edilmesi gerektiğini savunanlardan biriydi.
TANIMLAMAYI JEOLOGLARIN YAPMASI GEREK
Yukarıda saydığımız jeolojik dönemlerin kriterleri ve ayrıntıları, bilim insanlarından oluşan Uluslararası Jeolojik Bilimler Birliği tarafından belirleniyor. Kurum her dönemin başlangıcına ve tanımlayıcı karakteristiklerine karar vermek için çok sıkı kriterler uyguluyor. Bu noktada amaç gezegenimizin tarihine dair küresel standartlar oluşturabilmek.
Yerbilimciler, içinde bulunduğumuz çağın, Dünya’nın tarihinde farklı bir yere sahip olduğunu reddetmiyor. Nükleer testlerden kaynaklanan radyonüklidler, plastikler ve fabrika külleri, beton ve metal atıklar, hızla artan küresel ısınma, birçok türün neslinin tükenmesi gibi çok sayıda modern etken, özellikle 20’nci yüzyılın ortalarından bu yana mineral kayıtlar üzerinde derin izler bırakıyor.
Trinity Test Alanı’nda gerçekleşen ilk nükleer patlamadan geriye bu fotoğraf kaldı
Yine de Antroposen’in jeolojik zaman akışına dahil edilebilmesi için çok net bir biçimde tanımlanması gerekiyor. Bu tanımlamayı da Antroposen terimini bir süredir kullanmakta olan antropologların ya da sanatçıların değil, jeologların yapması gerekiyor.
‘ZAMAN AKIŞI NE DERSE DESİN ANTROPOSEN ÇAĞINDAYIZ’
Bu nedenle Antroposen’in ilanına karşı çıkan birçok uzman, bunun Dünya’nın vaziyetine dair bir referandum olarak kabul edilmemesi gerektiğini vurguluyor.
Örneğin Maryland Üniversitesi’nden çevre bilimleri uzmanı Erle C. Ellis, “Bu konu büyük oranda jeologları ilgilendiren dar ve teknik bir mesele. İnsanların dünyayı değiştirdiğine dair kanıtlarla hiçbir ilgisi yok. Bu yöndeki kanıtlar günden güne artıyor” dedi.
Kanada’da bulunan Brock Üniversitesi’nden mikropaleontolog Francine M.G. McCarthy ise Antroposenin başladığı konusunda ısrarcıydı. Antroposen’in ilan edilmesi gerektiği yönünde araştırmaları da bulunan McCarthy, “Zaman akışı ne derse desin, Antroposen çağındayız. Önümüzdeki tek yol, buna göre davranmak” ifadelerini kullandı.
CRAWFORD GÖLÜ’NDEN KANITLAR TOPLANDI
Antroposen’in ilan edilmesi fikri ilk olarak 2009 yılında ortaya atıldı. Ardından Antroposen Çalışma Grubu kuruldu. Grup, insan çağının başlangıç noktasının 1950’ler civarı olması fikrini ortaya attı.
Ardından Holosen’le Antroposen arasındaki kırılmayı kanıtlayacak bir yer arayışı başladı. Nihayetinde Ontario’da bulunan Crawford Gölü seçildi. Zira bu çok derin gölün dibindeki birikintiler, jeokimyasal değişimleri tüm ayrıntılarıyla kayda geçirmeye uygundu.
Crawford Gölü
Geçtiğimiz sonbaharda, Antroposen Çalışma Grubu’nun bulguları, Uluslararası Jeolojik Bilimler Birliği bünyesindeki üç komiteden ilkine sunuldu. Teklifin ikinci komite tarafından değerlendirilebilmesi için ilk komiteden yüzde 60 oranında destek çıkması gerekiyordu.
İlk komitenin üyeleri Şubat başında oylarını kullanmaya başladı. Ancak komitenin üyelerinden bazıları insanların Dünya üzerindeki etkilerine başlangıç noktası olarak 20’nci yüzyılın ortasının seçilmesinin uygun olmadığı hatta gezegenin farklı yerleri için geçerli tek bir tarih olamayacağı yorumunu dile getirdi.
ANTROPOSEN ‘ÇAĞ’ DEĞİL ‘OLAY’
Bu nedenle Walker, Piotrowski ve diğer bilim insanları Antroposen için “çağ” yerine sınırları daha muğlak bir kavram olan “olay” terimini kullanıyor. Olayların resmi bir zaman çizelgesinde bulunması ya da başlangıç tarihlerinin komiteler tarafından onaylanması gerekmiyor.
Ancak Dünya’nın tarihindeki birçok önemli gelişme olay olarak nitelendiriliyor. Çeşitli türlerin toplu halde yok olması, biyoçeşitlilikteki hızlı artışlar ya da atmosferin 2,1 ila 2,4 yıl önce oksijenle dolması gibi gelişmeler hep birer olay.
Komitenin oylaması kesinleşip Antroposen teklifi reddedilse bile, gelecekte sürecin tekrarlanması ve bu kez farklı bir sonuç elde edilmesi mümkün.
Bu esnada insanlığın Dünya üzerindeki etkilerinin izleri de kayaçlarda birikmeye devam edecek. Piotrowski, “Buradaki etkimiz kalıcı ve gelecekte jeolojik kayıtlarda görünür olacak. Buna en ufak bir şüphe yok. Bunu nasıl anlamlandıracakları ise bizden sonra gelecek nesillere kalmış” ifadelerini kullandı.
The New York Times’ın “Are We in the ‘Anthropocene,’ the Human Age? Nope, Scientists Say.” başlıklı haberinden derlenmiştir.
GÜNDEM
10 Ekim 2024SPOR
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024SPOR
10 Ekim 2024SPOR
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024